ALLAHA
İMAN VE HAYATIMIZA ETKİSİ
I.
Konunun Planı
A- İman Kavramı
B- İnsanın Fıtratındaki İnanma İhtiyacı
C- Yaratılışımızın Gayesi
D- İmanın Hayatımıza Tesirleri
1. Allah’a imanın gereği olarak, ibadetlerimizi yerine getirmek.
2. İman ve ibadetlerimizin gereği olarak, İslam ahlak prensiplerine uygun olarak
yaşamak.
3. Allah’a imanın gereği olarak, İslam’ın müminleri kardeş ilan ettiğini
unutmamak; Müslümanların birbirleri ile olan ilişkilerinde sevgi ve saygı
prensibine uygun davranmak.
II. Konunun Açılımı ve İşlenişi
Konuya iman kavramı açıklanarak başlanır. Daha sonra ilgili ayet ve
hadislerle insanın fıtratındaki inanma ihtiyacı ve yaratılışımızın gayesi izah
edilir. Vaazın akışı içinde imanın dünya ve ahiret saadetini sağlama açısından
önemi ve imanın hayatımıza etkileri üzerinde madde, madde durulur. Vaazın sonuna
doğru genel bir değerlendirme yapılarak, Allah’a imanın hayatımıza etkisi
üzerinde durulur.
III. Konunun Özet Sunumu
Yaratılışımızın gayesi, Yüce Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmektir.
İman, hem dünya, hem de ahiret saadetini sağlayan en değerli manevi
sermayemizdir. Sahip olduğumuz imanın en önemli özelliği ise, kalbin
derinliklerine nüfuz etmesi ve vicdanların onunla huzur bulmasıdır. İman bu
özelliği ile şirkin ve putperestliğin kirlettiği kalplere yeniden hayat vermiş,
sahabe örneğinde olduğu gibi, mensuplarını cehalet ve vahşetten kurtarmış,
sevgi, saygı ve adaletin oluşturduğu İslam medeniyetinin zirvesine
yükseltmiştir.
Allah’a iman bilinci, renkleri, dilleri ve düşünceleri farklı olan insanları
ortak bir duyguda birleştirerek onları din kardeşi yapmıştır. Bu husus Kur’an’da
“Müminler ancak kardeştirler.”, (Hucurat, 49/10) mesajıyla vurgulanmıştır.
Müminler bu duygu ve imanla birbirlerini severek bütün çağlara örnek bir iman
kardeşliği sergilemişlerdir. Mümin, imanı, ibadeti, ahlakı ve davranışlarıyla
dürüst ve örnek insan olma durumundadır. Mümin, her şeyden önce Allah’ın
birliğine, Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna iman eden, sonra
imanın gereği olarak Allah’a ve peygamberin emir ve yasaklarına uygun, haram ve
günahlardan sakınan kimsedir. Mümin, insan haklarına saygılı olan, bütün
insanları Allah’ın kulu olarak gören, geçimli ve uyumlu, birleştirici, tefrika
ve ayrılıklara prim vermeyen insandır.
IV. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّين حَنِيفاً فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ
النَّاسَ عَلَيْهَالإ تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ َ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ
وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لإ يَعْلَمُونَ
“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde
yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur.
İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَم
Şüphesiz Allah katında din İslam’dır.
Konuyla ilgili faydalanılabilecek diğer ayetler şunlardır:
Zariyat, 51/56; A’raf, 7/172; Kıyame, 75/36; Bakara, 2/285; Bakara, 2/277;
Hucurat, 49/10.
V. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
ﻻ يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حتَّى يُحِبَّ ﻷخيهِ ما يُحِبَّ لِنَفْسِهِ.
"Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana
eremez."
المسلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ، وَالْمُؤمِنُ مَنْ
أمِنهُ الناسُ على دمائهم وأمْوَالِهِمْ.
"Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir.
Mü'min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri
kimsedir."
مَامِنْ مولودٍ إّﻻ يولدُ علَى الفطرةِ ثم يقولُ اقرؤا »فِطرَةَ اللّهِ التى فطَرَ
النّاسَ علَيْهَا« فأبَواهُ يُهَوِّدَانِهِ أوْ يُنَصِّرَانِهِ أوْ يُمجّسَانِهِ .
"Her çocuk fıtrat üzerine doğar" buyurdu ve sonra da "Şu ayeti okuyun" dedi:
"Allah'ın yaratılışta verdiği fıtrat..." (Rum, 30). Sonra Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) sözünü şöyle tamamladı: "Çocuğu anne ve babası
Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir….”
مَثَلُ المُؤْمِنِينَ في تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعاطُفِهِمْ مَثَلُ
الجَسَدِ إذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الجَسَدِ بِالسَّهَرِ
وَالحُمَّى.
"Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte
mü'minlerin misâli, bir bedenin misâlidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer
uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler."
قال: قلت: يا رسول الله! قل لي في الإسلام قولا، لا أسأل عنه أحدا بعدك (وفي حديث
أبي أسامة غيرك
قال " قل آمنت بالله فاستقم".
Süfyan b. Abdullah (R.A.) şöyle dedi : « Ya Resulallah, bana İslam’ı öylesine
tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim », dedim.
Resulullah (S.A.V.) :
« Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol . » buyurdu.
VI. Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar :
Prof. Dr. Süleyman Ateş, Yüce Kur’anın Çağdaş Tefsiri, C.1/477-488 ;
1/499-5/06 ; 2/23-26 ; 7/20-22 ; 8/517-522 ; 9/64-67 ; 10/181-182
D.İ.B. Kur’an Yolu, 1/299-312 ; 1/320-322 ; 1/377-382 ; 4/285-294; 5/80-84;
5/435-436;
T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İman Maddesi, 22/212-219 ;
T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İslam, Maddesi, 23/ 1-42 Allah Maddesi, 2/471-501