KUTSAL KİTAP (İNCİL) TAHRİF EDİLMİŞTİR
İncilinin tarif olduğuna dair sayısız delil vardır. Tahrif olmuş bu incili inkar
etmek küfrü gerektirmez. Ancak içinde azda olsa değişmeyen hakikatlerin olduğunu
kabul etmek lazım.
İncilin tahrif süreci
İncil, esas itibarı ile Hz. İsaya Allah Teala tarafından vahyedilen ilahî bir kitaptır. Kuran-ı Kerim, İncilin Hz. İsaya vahyedilen ilahî bir kitap olduğunu defaatle haber verir. Yerli ve yabancı kaynakların ittifakla bildirdiğine göre Hz. İsa kendisine vahyedilen bu İncili ne kendisi yazmış ne de yazdırmaya fırsat bulabilmişti. Çünkü Hz. İsanın tebliğ hayatı hem oldukça kısa sürmüş (üç yıl), hem de bu dönemde çile ve meşguliyetler had safhaya ulaşmıştı. Bununla beraber, Hz. İsanın semaya yükseltilmesinden evvel kendisine iman eden havarîlerin sayısı on iki kadardı; ne var ki bunların çoğu okuma-yazma bilmiyordu. Dolayısıyla İncili yazma imkanı oluşmadı. Ayrıca ilk Hıristiyanlar, Hz. İsanın pek yakında geri döneceğini bekledikleri için İncili yazıya geçirme gereği duymamışlardı.
Bu hususla ilgili diğer bir olayı daha zikretmek gerekir ki o da İncilin yazılı bir kitap olarak gönderilmeyişidir. Tevrat Hz. Musaya yazılı olarak levhalar halinde indirilmişti, İncil ise tıpkı Kuran-ı Kerim gibi yazılı metinler halinde nazil olmayıp, Hz. İsaya şifahen vahyedilmiştir.
Hz. İsanın semaya yükseltilmesinden sonra hıristiyanlar sürekli onun geri döneceğini beklemişler, onun dönüşü gecikince hiç olmazsa akıllarında kalan İncil âyetlerini yazıya geçirme gayreti içine girmişlerdir. Ne var ki Hz. İsayı gören ve mesajını dinleyenlerin sayısı oldukça azalmıştı. Neticede ancak Hz. İsanın semaya yükseltilmesinden 30-40 sene sonra İnciller yazılmaya başlanabildi. Bu süre zarfında Hz. İsaya inananların sayısı kısmen artmış, Hıristiyanlık az da olsa başka milletlere yayılmış bulunuyordu. Artık doğrudan Hz. İsayı dinleyenler veya Hz. İsanın tebliği kendisine ulaşanlar, hem kendi ihtiyaçlarını gidermek, hem de Hz. İsayı görmemiş ve Hz. İsanın tebliği kendisine ulaşmamış olanlara onun mesajını ulaştırmak istiyorlardı. Bu nedenle onlar, akıllarında kaldığı kadarıyla İnciller yazmaya koyulmuşlardır.
İlk dönemlerde Hatırat da denen bu İncillerin sayısı çok fazlaydı. Hıristiyanlarca muteber sayılan İncillerin (Matta, Markos, Luka, Yuhanna ve Mektuplar) sınırlandırılması, diğerlerinin apokrif/sahte sayılması ta dördüncü asrı buldu (325 İznik Konsili). Bu dört İncilden ilk üçü 60-80, Yuhanna ise 90-100lerde yazıldı. Görüldüğü üzere hiçbiri Hz. İsa hayatta iken yazılamamıştır. Dikkat çekici bir durum da bu dönemde Grekçe dahi yazılan İncillerin günümüze ulaşmayışıdır. Zira elimizdeki en eski Grekçe İncil yazmalarının 4. asra ait olduğu bilinmektedir. Bu durumla ilgili olarak ayrıca ifade edilmesi gereken bir husus da şudur: İncillerin yazımı Hz. İsadan en az 30 yıl kadar gecikince Hıristiyanlık akidesi nerdeyse teşekkül etmiş; Hz. İsanın tanrılığı tartışılmaya başlanmış, Tevratın kutsal metin olarak kabulü benimsenmiş, kurtuluşun Hz. İsaya bağlı olduğu iddia edilmiştir.
İşin bir başka ilginç tarafı Hz. İsa Aramice konuştuğu halde dört İncil de Grekçe yazıldı. İlk İncil olan Mattanın Aramice yazıldığı söylense de günümüze ulaşmamıştır. Bundan daha da ilginci, Hıristiyanlık tarihinde Matta ile Yuhanna incilinin yazarlarının Matta ve Yuhanna olmayıp onların yerine bu İncilleri başkalarının yazdığı iddiası ve tartışmasıdır.
Hıristiyanlık alemi müslümanlardan farklı olarak Hz. İsaya İncil adında bir kitabın vahyedildiğini kabul etmez. Onlara göre ete-kemiğe bürünmüş yani insan suretinde bir tanrı olan Hz. İsanın bizzat kendisi vahiydir. Başka bir ifade ile Hz. İsanın her söylediği ve yaptığı vahiyden ibarettir. Dolayısıyla onların bu inançlarından şöyle bir netice çıkarılmıştır: Bu günkü İnciller, Allah tarafından vahyedilen âyetlerden ziyade Hz. İsanın söz ve davranışlarından ibarettir. Ne var ki bunda bile haddinden fazla eksiklik ve fazlalıklar vardır. Çünkü bu İnciller arasında ifade farkı, mana farkı ve hatta çelişkiler bulunmaktadır. Bunun da ötesinde aynı İncilde bile birbiriyle çelişen ifadelere rastlanmaktadır.
Bugün İncil adı verilen eldeki kitaplar, müslümanların anladığı manada vahiy eseri değildir. Onlar ilk devir havarilerinin ve onların öğrencilerinin sözlerinden ibarettir. Onlar nasıl inanmak istemişlerse öyle yazmışlardır. Hıristiyanlar ise, İncil yazarlarının Tanrının ve Kutsal Ruhun himayesi altında bu İncilleri yazdıklarına inanırlar. Böyle bir himaye olsaydı, İncillerde çelişki ve tutarsızlık görülmezdi.
Batıda genelde Kitab-ı Mukaddes, özelde de Yeni Ahit içerisinde bulunan çelişkileri gidermek üzere Kitab-ı Mukaddes tetkik ve tenkitleri başlatılmıştır. Bu yeni bilimsel metoda göre Kitab-ı Mukaddes içerisinde Tanrıya ait olanla olmayan tespit edilecek, bu kitap tüm tutarsızlıklardan arındırılacaktı. Örnek vermek gerekirse bir araştırmaya göre Hz. İsaya ait olduğu söylenen 518 söz tespit edilmiş, yapılan tetkik neticesinde bu sözlerin tam 1544 farklı şeklinin olduğu görülmüş, tüm bu sözlerden ancak 18 tanesinin Hz. İsaya ait olabileceği belirtilmiştir.
Yukarıda beyan edilenlere ek olarak dört İncilde bulunan bazı tahrif belirtileri ve çelişkileri şöyle sıralayabiliriz:
1. Matta, Markos ve Luka İncillerine göre Hz. İsanın risaleti bir yıl, Yuhannaya göre ise iki yıldan fazla sürmüştür.
2. Hz. Davuddan (a.s.) Hz. İsaya kadar geçen kuşakların sayısı Mattaya göre 26 iken Lukaya göre 40tır.
3. İncillerin bazı yerlerinde Hz. İsaya uluhiyet isnad edilirken bazı yerlerde de ona insanoğlu denmektedir. Bu ikisi arasında gözden kaçmayacak açık bir çelişki görülmektedir.
4. Hıristiyanlığa göre Hz. İsa çarmıha gerileceği sırada Allahım! Allahım! Beni neden terk ettin! diye Allaha yalvarmıştır. Bu söz Tanrı İsanın ise, onun Tanrı olduğu halde kendini koruyamadığı anlaşılıyor. Peygamber İsanın sözü ise, onun Tanrıyı hakkıyla tanımadığı anlaşılıyor. Çünkü bir peygamber Allahım! Beni neden terk ettin? demez. Bizim inancımıza göre ne Hz. İsa çarmıha gerilmiş, ne de böyle bir yakarışta bulunmuştur.
5. Matta, Hz. İsanın soy kütüğünü Hz. İbrahime kadar 40 kişi olarak verirken, Luka bunun 55 olduğunu söyler.
6. İncillerde Hz. İsa için sık sık Allahın oğlu, Yusufun oğlu, Davudoğlu, Ademoğlu gibi ifadeler kullanılır. Bunların arasında açık bir çelişki vardır.
7. Markos incilinde İncil Allaha, Romalılara Mektub kitabında ise Hz. İsaya nispet edilir.
8. Luka İncilinde bir yerde kurtarıcı Hz. Allah, diğer bir yerde de Hz. İsa olarak verilmektedir.
9. İncillerde Tanrının görülüp görülemeyeceği hususunda çelişkili bilgiler bulunmaktadır.
10. Bu İnciller, Allah Tealaya nispet edilemeyeceği gibi Hz. İsaya da nispet edilemez. Allaha nispet edilemeyeceğini, aslının korunamadığından, yazıya geçirilemediğinden, ortada üzerinde ittifak edilen ortak bir metin olmadığından vb. durumlardan anlamaktayız. Hz. İsaya nispet edilemeyişini ise bu İncilleri onun yazdırmayışından, onu dinleyen ve dinleyenleri dinleyenlerin yazdıkları İnciller içinde bulunan tutarsızlık, yanlışlık ve çelişkilerden anlamaktayız. Bu İncillerin Hz. İsaya ait olmayışının diğer bir sebebi de çarmıh olayının İncil metinlerinde geçmesidir. Çarmıhın İncillerde zikredilişi, bu İncillerin sonrakiler tarafından kaleme alındığını gösterir.
Bu gibi çelişki ve tutarsızlıkların Allaha nispet edilen bir kitapta bulunamayacağına, diğer taraftan bir peygamberin kendini tanrılaştırıp tanrıyı da insanlaştıramayacağına göre, Hıristiyan kutsal kitabının sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği ortaya çıkmaktadır.
Netice olarak;
Bugün Hıristiyanların elinde bulunan farklı İncil metinleri yüce Allah tarafından gönderilen asıl vahiy ürünleri değildir. Çünkü Hz. İsa peygamberliği döneminde ne yazmış, ne de yazdırmıştır. O semaya yükseltildikten sonra, bazı öğrencileri Hz. İsadan dinlediklerini, Hz. İsanın öğrencilerinin öğrencileri ise hocalarından duyduklarını kendi metotlarına göre yazmaya başladılar. Böylece mübalağa etmeden söyleyecek olursak yüzlerce İncil metni ortaya çıktı. İşin içinden çıkmak maksadıyla oluşturulan komisyonda (325 İznik Konsilinde) bu İncillerden 4 tanesi sahih, diğerleri sahte sayıldı. Ancak tartışmalar bununla bitmedi. Örneğin Barnaba ve Ebionitler incili sahte sayılan İnciller arasına dahil edildi. Halbuki bu İncillerde Hz. İsanın tanrı olmadığı, çarmıha gerilenin de o olmadığı, onun ancak Allahın kulu ve resûlü olduğu, ondan sonra bir peygamber geleceği ve Allahın bir olduğu bildirilmektedir.
Bugün elde bulunan İnciller, Hıristiyan müntesiplerine yol göstermekten uzak bulunuyor. Geçmişte ve günümüzde en çok müslüman olanların hıristiyanlardan olması dikkat çeken bir husustur. Hıristiyanlar, özellikle teslis akidesini (tanrının Baba, Oğul ve Kutsal Ruhtan meydana geldiğini) kabul etmekte zorlanıyorlar. Bunu akıllarıyla izah edemiyorlar. Çünkü Allahın birliği akidesi Hz. Ademden beri tüm peygamberlerde tartışma konusu bile yapılmamışken, Hıristiyanlıkta korkunç bir sapmayla üçlü tanrı anlayışının ortaya çıkması, insanları ikna edememektedir.
Bugün dünya gündeminde insanlığın tüm dinî, akidevî ihtiyaçlarının yanında dünyevî, uhrevî ve ruhî gereksinimlerini tatmin edecek yegane kaynak Kuran-ı Kerimdir. Çünkü Yüce Allah İslam dinini tüm dinlere üstün kılmak ve nurunu cihana yaymak için göndermiştir. Bu dinin yeni tabirle yol haritasını Kuran-ı Kerim belirlemektedir.
Şu anda Hıristiyanların kabul ettiği İncilin, Allah'ın indirdiği vahye uymayan yönleri olduğuna Kuran ayetlerinden bazı örnekler:
Aziz ve celil olan Allah-u teâlâ Kuran-ı Keriminde şöyle buyuruyor: De ki: O Allah Bir Tektir. (İhlâs: 1) Hıristiyanlar ise: baba, oğul, kutsal ruh diyerek üç ilâh kabul ediyorlar. Bu ne büyük bir sapmışlıktır. Allah-u teâlâ ihlâs sûre-i şerifinde kesin olarak beyan buyurmaktadır: O doğurmamış, doğurulmamıştır. (ihlâs: 3) Hıristiyanlar ise: isa mesih allahın oğlu diyorlar. Halbuki İsa aleyhisselâm kuran-ı kerimde haber verildiğine göre şöyle söylemiştir: Ben Allahın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. (meryem: 30) Hıristiyanlar ise İsa aleyhisselâmı ilâhlaştırdılar.
Allah-u teâlâ kehf sûresinin 4-5. Âyet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor: ve allah çocuk edindi. diyenleri uyarmak için. Bu hususta ne onların ne de atalarının bir bilgisi vardır.
Ağızlarından ne büyük söz çıkıyor! Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler. Hıristiyanlar, hazret-i Allaha evlât isnat ediyorlar.
Allah-u teâlâ âyet-i kerimde buyurur ki: Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat o allahın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. (ahzâb: 40) hıristiyanlar ise incilde haber verilmesine rağmen: biz İsadan ötesini tanımıyoruz. diyorlar
Peygamberlere ve İsa Aleyhisselâma iman etmek İslâm dininin iman esaslarındandır. Biz Allah-u Teâlânın gönderdiği bütün peygamberlere ve kitaplara inanırız.
Hepsi Allaha, meleklerine, Kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız... derler. (Kuran, Bakara: 285)
Müslümanlar İsa Aleyhisselâma ve ona indirilen bozulmamış İncile ve Allahın gönderdiği diğer bütün peygamberlere iman eder. İslam inancına göre İsa Aleyhisselâm Hazret-i Allahın büyük peygamberlerinden birisidir. Bakire Meryemden babasız olarak dünyaya gelmiştir. Adem Aleyhisselâm nasıl ki babasız olarak yaratılmışsa İsa Aleyhisselâmın yaratılması da bu şekildedir. Nitekim bugünkü tıp ilminin ulaştığı seviye bu durumun kavranmasını daha kolay kılmaktadır. Hazret-i Allah beşeri sıfatlardan ve çocuk sahibi olmaktan münezzehtir.
Bu hakikatleri anlamak ve kabul etmek istemeyen yahudiler, İsa Aleyhisselâm hakkında, babasız dünyaya geldiğini bahane ederek zina çocuğudur dediler, iftira ettiler, hıristiyanların bir kısmı ilâh dediler, bir kısmı ilâhın oğlu, bir başka fırka da üçten biridir dediler. Oysa hakikat Kuran-ı kerimde bildirildiği gibidir:
Hiç şüphe yok ki, İsanın babasız dünyaya gelişi de Allah nezdinde Âdemin durumu gibidir. Allah Âdemi topraktan yarattı, sonra ona Ol! dedi, o da oluverdi. (Âl-i imrân: 59)
Allah-u Teâlânın Meryem Vâlidemiz hakkındaki beyân-ı ilâhisi de şudur:
Irzını korumuş olan İmrân kızı Meryem de bir misaldir. Biz ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabbinin sözlerini ve Kitaplarını tasdik etmişti. O bize gönülden itaat edenlerdendi. (Tahrim: 12)
Hıristiyanlar Allah üçtür: Baba, oğul, ruhul kuds; Üç esas, üç şahıs olarak tek esastır. diyerek Üç ilâh anlayışına sapmışlardır.
Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi Onundur. Vekil olarak Allah yeter. (Nisâ: 171)
Allah, İslâm dininin hak din olduğunu, Hazret-i Kuranın Allah-u Teâlânın indirdiği son kitabı olduğunu, Muhammed Aleyhissalatü vesselâmın da Allah-u Teâlâ tarafından gönderilmiş hak ve son bir peygamber olduğunu bildirerek bunu kabul etmeyi ve gizlememeyi emrediyor:
Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz? (Âl-i imrân: 71)
Allaha ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin! (Nisâ: 171)
Rahman çocuk edindi dediler. Andolsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Onlar o Rahman olan Allaha çocuk iddia ettiler diye, bu sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar dağılıp çökecekti. Halbuki Rahman olan Allaha çocuk isnat etmek aslâ yakışmaz. (Meryem: 88-92)
Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. Artık ona kulluk edin, bu doğru yoldur. (Zuhruf: 64)
Halbuki Mesih onlara demişti ki: Ey İsrâiloğulları, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allaha kulluk edin. Kim Allaha ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar. Varacağı yer ateştir, zâlimlerin yardımcıları yoktur. (Mâide: 72)
Ben Allahın kuluyum. O bana Kitap verdi ve beni peygamber yaptı. (Meryem: 30)
Allah, Meryemoğlu Mesihtir. diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır. (Mâide: 72)
Andolsun ki: Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür. diyenler kâfir olmuşlardır. (Mâide: 73)
Oysa bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlere çok acıklı bir azap dokunacaktır. (Mâide: 73)
Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. (Mâide: 75)
Ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de sıddîka (çok doğru) bir kadındı. Her ikisi de yemek yerlerdi. (Mâide: 75)
Ey Ehl-i kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. (Nisâ: 171)
Meryem oğlu İsa Mesih, Allahın peygamberidir. (Nisâ: 171)
Meryeme ulaştırdığı kelimesidir. (Nisâ: 171)
Ve Ondan bir ruhtur. (Nisâ: 171)
Kendisinin yaratmasıyla meydana gelen bir ruhtur. Onun Kün emri ile bir mucize olarak vücuda getirdiği için kendisine bir şeref olmak üzere Kelimetullah denilmiştir. Bu ruhun Allah-u Teâlâya izafe edilmesi şerefini yükseltmek içindir. Allah-u Teâlâ onunla birçok ölü kalplere hayat vermiştir.
Şu halde;
Allaha ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin. Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi Onundur. Vekil olarak Allah yeter. (Nisâ: 171)
İsa Aleyhisselâm kendisine insan olmanın dışında bir sıfat yakıştırmak isteyenlere kul olduğunu hatırlatmak ihtiyacı duymuş ve:
Ben ancak Allahın kuluyum. buyurmuştur. (Meryem: 30)
Muhataplarına: Beni ilâh edinin. dememiş, bilakis:
Şüphesiz ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Ona kulluk edin. İşte doğru yol budur. diye nasihatte bulunmuştur. (Meryem: 36)
Allah-u Teâlâ, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize hitap ederek bir Âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:
De ki: Rahmanın çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki elbette ben olurdum. Göklerin ve yerin Rabbi, arşın da Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıkları noksan sıfatlardan münezzehtir. Bırak onları! Kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayıp dursunlar. (Zuhruf: 81-82-83)
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerimesinde Zât-ı akdesine kullarından bir parça isnad edenler hakkında şöyle buyurmaktadır:
Kullarından bir kısmı, Onun bir cüzü kıldılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür. (Zuhruf: 15)
Kuran-ı kerimde Allah-u Teâlânın çocuğu olmaktan münezzeh olduğuna dair beyanlar sık sık ifade buyurulmaktadır:
Allah çocuk edindi dediler. Hâşâ! O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi Onundur. Hepsi Ona boyun eğmişlerdir. (Bakara: 116)
Allah-u Teâlânın çocuk edindiğini söylemek, Onun insanlara benzediğini söylemek mânâsına gelir. O halde hiçbir şeyin kendisine benzemediği Zât-ı Zülcelalin çocuk edinmesi aslâ düşünülemez. O, başlangıcı ve sonu bulunmayan yegâne yaratıcıdır.
Elinizde Onun çocuk edindiğine dair hiçbir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz? (Yunus: 68)
De ki: Allaha karşı yalan uyduranlar aslâ iflâh olmazlar. (Yunus: 69)
Bak! Nasıl da Allaha yalan yere iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter! (Nisâ: 50)
O hiçbir çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, mukadderatını tayin etmiştir. (Furkan: 2)
Yahudiler: Üzeyir Allahın oğludur. dediler. (Tevbe: 30)
Hıristiyanlar da: Mesih (İsa) Allahın oğludur dediler. (Tevbe: 30)
Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine benzeterek geveledikleri sözlerdir. (Tevbe: 30)
Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar? (Tevbe: 30)
Teslis inancı, hıristiyanlığın kaynağından gelen bir inanç değildir. Tahriften kaynaklanan bâtıl inancıdır.
İsa Aleyhisselâmdan sonra ilk yazılan Markos incilidir. Bu incilde İsa Aleyhisselâma Sen Mesihsin. (8/29) denilirken, Lukada Sen Tanrının Mesihisin. (9/20) geçmekte, Mattada ise Tanrının oğlu Mesihsin. (16/16) ibaresi yazmaktadır. Halbuki Matta ve Luka birçok alıntıyı Markostan yapmıştır. Yuhanna ve Pavlusun mektuplarında da teslis inancı mevcuttur. Hıristiyanlığa bugünkü teslis inancını sokan ve Hazret-i İsaya uluhiyet isnad eden fikirlerin babası Pavlustur.Bugün hıristiyanların ilahi kitap olarak sahip çıktıkları İncilin yaklaşık yarısı yahudi dönmesi Pavlusun mektuplarından meydana gelmiştir.
Yahudi dönmesi Pavlus Romalı bir hahamdı ve Hıristiyan olmadan önce bir çok Hıristiyana zulmetmişti. Hıristiyan olduktan sonra kiliseye yazdığı mektuplar İncilin 27 kitabının hemen hemen yarısını oluşturuyordu. Tanrının oğlu ve haç Pavlusun öğretilerinin temelini oluşturuyordu. (Us News and World Report, 20 Nisan 1992, sf. 70)
Hıristiyanlıktan dönme eski bir pastörün (papazın) dediği gibi Pavlusun cin fikirli mektupları iftiracılık, dedikoduculuk, kıskançlık, ispiyonculuk, casusluk öğretir. Özellikle bu mektuplar birçok zıtlık ve takiyyecilikle doludur.
Hıristiyanlığa üçlemeyi sokan Aziz Pavlus, asıl adı Saul olan Tarsuslu bir yahudidir. Aziz Pavlus, İsa bana inerek üçlemeyi öğretti diyerek ortaya çıkmadan önce de Kudüste Kabbala öğretimi yapmaktaydı. (The Concised Atlas of the Bible, sf. 124)
Kilise Anadoluya yayıldıkça İsa Mesih Tanrının oğlu olarak geçmeye başladı ki, bu Pavlusun mektuplarının başlıca konusuydu. (A.g.e, sf 70)