ZARURAT-I DİNİYYE
Bir Müslüman için dini yönden bilmesi gereken, kesin olarak belli esas, hüküm ve
haberler. Bunları kabul ve tasdik etmek her mü'min için farzdır. Bunlardan şüphe
etmek mü'minin imanını zedeler.
Kesin olarak bilip iman edilmesi gereken esasların başında Allah'a ve Hz.
Muhammed'in O'nun peygamberi olduğuna inanmak gelir. Kelime-i Tevhîd adı verilen
(Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur Muhammed O'nun Rasûlüdür.)" sözü ile
kelime-i şehadet denilen "Allah'tan başka ilâh olmadığına, Hz. Muhammed'in O'nun
kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim" sözünü söyleyen ve bunların kapsamına
inanan herkes "mü'min" sayılır. Ancak bu topluca ve genel olarak yapılan bir
iman şeklidir.
Bunun dışında "âmentü" nün esaslarını bilmek ve inanmak da gereklidir. Bunlar;
Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere (hayır
ve şerrin Allah'tan olduğuna) iman etmektir
Zarûrât-ı diniyye yalnız sahih iman esaslarından ibaret de değildir. Bunun
dışında kesin olarak sabit bulunan bir takım emirler, yasaklar ve uyulması
istenen esaslar da bu kapsama girer.
İmam Rabbânî, Mektubatında (ö.1034/1625) herbirine ayrı ayrı imanın farz
olduğunu bildirdiği zarûrat-ı diniyye'yi şu sınıflara ayırıyor:
Allah'ın varlığına, birliğine; indirilen kitap ve sahifelerin hak olduğuna,
peygamberlere, meleklere iman, âhirete, herkesin kabrinden kalkıp mahşer yerinde
toplanacağına, cennet veya cehennemde mükâfat ve azabın ebediliğine, bütün gök
ve yerlerin düzeninin bozulup kıyametin konacağına iman etmek.
Beş vakit namazın, zekâtın, ramazan orucunun ve imkân olunca hacca gitmenin farz
olduğuna inanmak.
Şarap içmenin, haksız yere birini öldürmenin, ana-babaya itaatsızlık etmenin
zinanın, yetim malı ve faiz yemenin ve buna benzer kesin nass'larla sabit olan
yasakların haram olduğuna inanmak
İşte yukarıda belirtilen ve kesin delillerle sâbit olan esas ve prensiplerden
herhangi birisini inkâr etmek kişiyi dinden çıkarır Bu konuda şüphe de inkâr
olarak kabul edilmiştir.
Diğer yandan şer'î nitelikli olmayan ve Hz. Peygamber dönemine ait bütün
haberlere inanmak zarûrât-ı dinîyye kapsamına girmez. Meselâ; gazvelerle ilgili
haberler, Hz. Peygamber'in filanca eşi ile evliliği, çocukluğunda Yemen'e veya
Sûriye'ye birer veya ikişer kere gittiği konusundaki haberler inançla ilgili
olmadığı için bunların herhangi birisini kabul etmemek veya farklı şekilde
bilmek kişiyi dinden çıkarmaz.
Sonuç olarak kesin delillerle sabit olan itikâdî ve amelî hükümlere inanıp,
bunların farz, vacib veya haram veya helâl olduklarını tasdik etmek "zarûrât-ı
diniyye" ye iman etmek anlamına gelir.
--------------------------------------------------------------
(1) Şamil Ansiklopedisi,Hamdi DÖNDÜREN
(2) Rabbânî, el-Mektûbât, İstanbul 1963, III, 22
(3) el-Fetâvâ'l-Hindiye, Bûlak