RAMAZAN AYININ ÖZELLİKLERİ
Ibadetler belirli vakitlerde yapilir .Farz olan orucun vakti Ramazan ayidir. Ramazan ayinin dinimizde büyük bir önemi ve diger aylar arasinda seçkin bir yeri vardir . Bu sebeple oruç konusuna geçmeden önce Ramazan ayinin tasidigi özellikler hakkinda bilgi vermek yararli olacaktir .
Bu özellikler kisaca sunlardir:
1. Insanligi karanliklardan çikarip aydinliga kavusturan, Rabbimizin son mesaji Yüce kitabimiz Kur’an-i Kerim, bu ayda yeryüzüne inmeye baslamis ve böylece insanlik için yepyeni ve mutlu bir dönem baslamistir.
Bu gerçek. Kur’an-i Kerim’de söyle bildirilmistir:“Ramazan ayi ki onda Kur’an, insanlara yol gösterici ve dogruyu yanlistan ayirici belgeler olarak indirildi. ”
Kur’an-i Kerim Ramazan ayinda inmeye basladigi için bu ay. bir anlamda Kur’an ayidir. Kur’an-i Kerimi Peygamberimize getiren büyük melek Cebrail, her yil Ramazan ayinda Peygamberimize gelir ve o güne kadar nazil olan Kur’an ayetlerini karsilikli olarak birbirlerine okurlardi. Peygamberimizin bu dünyadan göçtügü yilin Ramazaninda bu durum. son olarak ve iki defa gerçeklesmistir.
Ramazan ayinda camilerimizde ve evlerde okunan ve cemaatin büyük bir manevi zevk ve husû içinde dinledigi mukabele ve Kur’an hatimler; Cebrail ile Peygamberimiz arasinda yapilan mukabelenin devam ettirilmesidir .
Bu vesile ile Kur’an okumanin fazileti ve manasini anlamaya çalismanin önemini belirtmekte fayda vardir. Kur’an okuimak ve okunan Kur’an’i dinlemek sevabi çok olan bir ibadettir .
Peygamber Efendimiz:
“Kim Allah’in kitabi Kur’an’dan bir harf okursa onun için bir sevap vardir. Her sevabin karsiligi da on kat verilecektir”
buyurarak Kur’an okuyanlara verilecek sevabin miktarini belirtmis, ayrica Kur’an-i Kerim’in okuyucularina sefaat edecegi Peygamberimiz tarafindan bildirilmistir.
Söyle buyuruyor:
“Kiyamet günü oruç ve Kur’an kul’a sefaatçi olurlar.
Oruç: - Ya Rabbi, ben onu gündüzleri yemekten ve zevklerinden alikoydum, simdi beni ona sefaatçi kil, der .
Kur’an:
- Ya Rabbi, ben onu gece uykusundan alikoydum, simdi beni ona sefaatçi kil, der.
Her ikisi de sefaat ederler. ,.
Kur’an-i Kerim, insanligin kurtulusu için gönderilen son ilâhî mesajdir. Onu okumak ibadettir. Ancak sadece okumak yeterli degildir. Müslümanin asil görevi, Kur’an’i okuyup manasini anlamaya çalismak ve onun gösterdigi nurlu yoldan yürümektir.
Kur’an-i Kerim’in gönderilisindeki sebeb ve hikmeti, yine Kur’an’dan ögreniyoruz.
Yüce Allah söyle buyuruyor:
“Ey Muhammed! Sana bu mübârekkitabi (Kur’an’i) ayetlerini düsünsünler ve akli olanlar ögüt alsinlar diye indirdik.”
2. Alemlere rahmet olarak gönderilen, yaratilmislarin en faziletlisi, Allahin en sevgili kulu, son peygamber, Hz. Muhammed Aleyhisselâm’a peygamberlik görevi bu ayda verilmistir. Mekke yakinlarindaki Hira magarasinda “oku” emri ile baslayan ilk Kur’an ayetlerini Hz. Muhammed’e teblig eden büyük melek Cebrail (a.s.) daha sonra ona “Sen Allah’in Rasûlüsün (Peygamberisin) ben de Cebrailim” diye hitap ederek onun insanligin kurtulusu için peygamber olarak görevlendirildigini bildirdi. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in bu kutsal göreve baslamasi ile karanliklar içinde bocalayan insanlik için nurlu bir ufuk açildi. Onun kalplere yerlestirdigi iman isigi sayesinde cehaletin yerini ilim, zulmün yerini hak ve adalet, kin ve düsmanligin yerini insan sevgisi aldi ve gerçek anlamda huzur ve kardesligin temelleri atildi.
3. Bin aydan daha hayirli oldugu Kur’an-i Kerim’de bildirilen ve mü’minlere Allah’in en büyük lütuf ve ikramlarindan biri olan “Kadir Gecesi” de bu ayin içindedir. Bu gece, müslümanlarin iyi degerlendirmesi gereken büyük bir firsattir.
4. islâm’in bes sartindan biri olan, insani nefsinin asiri arzularindan ve maddî ihtiraslardan kurtarip yücelten ve âdeta meleklestiren oruç ibadeti. bu aya tahsis edilmistir.
Ramazan gecelerinde cemaatin büyük bir cosku ile kildigi teravih namazi da bu aya mahsus bir ibadettir. Oruçlunun derin bir huzur ve manevî zevk duydugu sahur ve iftar sofralari da bu aya ayri bir anlam kazandiran özelliklerdir. Iste böyle özellikler ve manevî güzelliklerle dolu mübârek Ramazan ayi, mü ‘minler için manevî degeri çok büyük bir rahmet mevsimidir. Bu ayi, Yüce Rabbimize ibadet ederek ve insanlara iyilik yaparak degerlendirdigimiz takdirde kazancimiz büyük olacak ve ebedî saadetin kapilari bize açilacaktir. Bu ayi. “Evveli rahmet, ortasi magfiret, (günahlarin bagislanmasi) sonu da cehennemden kurtulus” olarak nitelendiren Peygamberimiz. ayrica mü’minlere su müjdeyi veriyor:
“Ramazan ayi gelince; cennet kapilari açilir, cehennem kapilari kapanir ve seytanlar kösteklenir.” Bu hadis-i serifin ifade ettigi bir mânâ da sudur:
Ramazanda kendisini cennete götürecek iyi isler yapan mü’mine cennetin kapilari açilmis, cehenneme götürecek kötülüklerden sakindigi için de cehennem kapilari ona kapanmis demektir. Oruç sayesinde nefsine hakim olup seytana uymadigi için de seytani etkisiz hale getirmis olur.
Esasen Ramazan kelimesinin sözlük anlami da, oruçlunun günahlardan arinacagini ifade etmektedir.
söyle ki:
Ramazan; yaz aylarinin sonunda ve güz mevsiminin basinda yagan ve yerdeki tozlari temizliyen yagmur anlamindadir. Bu yagmur, nasil yeryüzünü yikayip tozlardan temizliyorsa, Ramazan ayi da mü’minleri günahlardan öylece temizler.
Diger bir anlami da yanmaktir .Buna göre Ramazan ayi oruçlunun günahlarini yakarak yok eder demektir.
Her iki mânânin birlestigi nokta; oruçlunun bu ayda günâhlardan arinacak olmasidir.
Müjde mü’minler size ihsân-i rahmandir gelen sânina ta’zim için bu mâh-i gufrandir gelen
Ondadir feyz-i hidâyet ondadir afv ü kerem Kadrini bil mevsim-i inzâl-i Kur’an’dir gelen
iyd-i ekber her günü kadr-i mübârek her gece Ehl-i imâna ne mutlu lutf-i sübhandir gelen
Zulmet ü kasvetten âzâd etmeye sâimleri Nûr-i islâm nûr-i imân nûr-i irfandir gelen
Hâne-i kalbi temizle hosça istikbâl için Ni’meti mebzûl bir mihmân-i zi-sandir gelen
El-hazer senden sikâyet etmesin yarin aman Rûz-i mahser sâfi-i ashâb-i isyandir gelen
Rahmet ü gufran hedâyâsiyla cennet bahseder Derde derman vasl-i cânan itk-i nirândir gelen
Mâsivâdan sâim ol Remzi dilersen vasl-i Hak Râh-i aski kullara ta’lim-i Yezdan’dir gelen
RAMAZAN AYININ FAZİLET VE ESRÂRI
İmâm-ı Rabbânî Müceddidi Elf-İ Sânî Ahmed el-Farûkî es-Serhendî kuddise sırruh hazretlerinden:
‘Ramazan ayı büyük bir aydır. Bu ayda nâfile olarak kılınan namaz, zikir, sadaka ve benzeri ibâdetler, diğer aylarda edâ olunan farz ibâdetlerin sevâbı ile eşittir. Bu ayda bir farz ibâdeti edâ eden, diğer aylarda yetmiş farz edâ edenin ecrini alır.
‘Bir kimse, Ramazan ayında bir oruçluyu iftar ettirirse, günahlarına keffâret olacağı gibi, kendisini de cehennem azâbından kurtarmış olur. İftar ettirdiği kimsenin sevâbından bir şey eksilmeksizin, onu sevâbı kadar kendisine verilir.
‘Ramazan ayında bir kimse, kölesinin veya hizmetinde bulunanların vazifelerini hafifletirse, Allâh Teâlâ kendisini bağışlar ve cehennem azâbından azâd eder. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Ramazan ayına girdiği zaman, bütün esirleri serbest bırakırdı. İstek ve ihtiyaç sahiplerine ihsanlarda bulunurdu.
‘Bir kimse Ramazan ayında hayırlı işler ve faydalı amellerde muvaffak olursa, bu muvaffakiyeti bütün sene boyunca devam eder. Şayet bu ay, dağınıklık ve perişanlık içinde geçerse sene boyunca, dağınıklık ve perişanlık sürer. Bu bakımdan mümkün olduğu kadar bu ay içinde cem’iyyet elde etmeye (derlenip toparlanmaya) çalışmak lâzımdır. Bunun içinde bu ayı ganîmetbilmelidir. Allah sübhânehû ve teâlâ hazretleri, bu gecelerin her birinde, cehennem azâbına müstehak olmuş binlerce kemseyi âzâd eder. Bu ay içinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur ve rahmet kapıları açılır.
‘İftarda acele etmek, sahuru tehîr etmek sünnettir. Resûlüllah (s.a.v.)Efendimiz bunu üzerinde ehemiyetle dururdu. Bu hususa ehemmiyet vermek, âdeta kulluk mâkamına münâsip bir tarzda ihtiyacanı arzetmektir.
‘Hurma ile iftar etmek sünnettir. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz iftarda şu duâyı okurdu:«Zehebe’z-zamaü ve’b-telleti’l-urûku ve sebetel ecru inşâallahü teâlâ.» Meâli: Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşâallah ecir de sâbit oldu.
‘Bu ayda terâvih namazı kılmak, Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmek sünnet-i müekkededir. Bunların neticeleri çok faydalıdır. Allah Teâlâ Habîb’i (s.a.v.) hermetine cümlemizi muvaffak eylesin.’ (Mektûbât, c.1, s.61)
TERAVİH VE RAMAZAN GECELERİNİN İHYASI
Ramazan ayı, Allah’ın kullarına ihsan ettiği önemli bir aydır. Faziletiyle ilgili yazılmış ve söylenmiş çok söz vardır. Ama ne olursa olsun asıl olan yaşanmasıdır. Aksi taktirde bildiğini yaşamayan insan konumuna düşülür ki, bu da İslâm’ın kabul etmediği bir gerçektir.
Ramazan gecelerinin ihyasıyla ilgili Ebu Hureyre’den mervî şu hadis dikkat çekici: “Rasulullah ramazan gecelerini ihya etmeye teşvik eder, fakat kesin olarak emretmezdi. Her kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazanı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”
“Ramazanı ihya etmek…”ten maksat, namaz kılarak ihya etmektir, bu namaz da teravih namazıdır denmiş. Bir başka hadisi şerifte de Peygamberimiz: “Şüphesiz Allah ramazan orucunu farz kıldı, ben de ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ramazanı oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse anasından doğduğu gibi günahlarından temizlenmiş olur.” buyuruyor.
Görüldüğü gibi ramazan gecelerini ihya etmek, Müslüman için son derece menfaatli bir durum. Burada teravih namazı olarak zikredilmeye çalışılmışsa da, sadece buna hasretmek eksik olur. Asıl olan, bu geceleri en hayırlı bir şekilde değerlendirmektir. Kur’an okumak, Peygamber hayatını okumak, tefekkür ve tezekkürle meşgul olmak, ramazan gecelerinde yapılması gereken işlerden olmalıdır.
Ramazan ayı, Kur’an ve ibadet ayı olduğundan, gündüzleri oruçlu insanların, gecelerini de malayani ile geçirmeden, gündüzki orucun sevabını yok edici davranışlarda bulunmaması gerekir. Onun için de insan, ramazan ayında her yönüyle kendini hesaba çekmeli. Yaptığı güzelliklere devam etmeli, yapmaması gerekip de yaptığı yanlışlardan da vazgeçip, nasuh tevbesi yapmalıdır. Deyim yerindeyse yeniden doğmak için ramazan ayını, kul, fırsat bilmeli.
Özellikle ramazan gecelerinin ihyasında en verimli iş teravih namazıdır. Şimdi de teravih namazının nasıl ve ne kadar kılınması gerektiği ile ilgili bilgileri size aktaralım.
Teravih Namazı
Teravih, nefsin istirahat etmesi demektir. Ramazan ayı içinde kıldığımız teravih namazlarında her dört rekattan sonra dinlenildiği (dinlenmesi gerektiği) için bu şekilde adlandırılmıştır.
Tek ve cemaatle kılınabilen teravih namazının hükmü, Ahmet b. Hanbel, Şafiî ve Ebu Hanife ile Malikîlerden bazılarına göre EFDALDİR. Bu hükme bu mezheplerden bazı müctehidler farklı görüşler de beyan etmişlerdir. Mesela Tahavî, vacib-i kifaye demiştir.
Peygamberimizin teravih namazını devamlı cemaatle kılmadığından İslâm âlimlerinin bir kısmı evde kılmanın faziletli olduğu kanaatine varmışlar. Hz. Ömer devrinden sonra teravih namazı İslâm’ın şiârı haline geldi ve Müslümanlar bunu devamlı olarak kıldılar. Bu sebeple alimler teravihi camilerde kılmanın efdal olduğu hususunda görüş birliğine vardılar ve bu konuda aşağıdaki delilleri zikrettiler:
Hz. Aişe (r.a.) diyor ki: “Hz. Peygamber mescitte namaz kılmıştı. Bir grup cemaat de O’na uyarak namaz kıldılar. Sonra ikinci gün yine kıldı. Bu sefer cemaat çoğaldı. Sonra üçüncü gün, yahut dördüncü gün cemaat yine toplandı. Fakat Hz. Peygamber onların yanına çıkmadı. Sabah olunca da şöyle buyurdu: “Yaptığınızı gördüm. Ancak size çıkmaktan beni alıkoyan şey, size bu namazın farz olmasından korkmamdır.”
Görüldüğü gibi Hz. Peygamber, teravih namazını cemaatle kılmıştır. O’nu cemaate devam etmekten “ümmetime farz kılınır” endişesi alıkoymuştur.
Ebu Hureyre diyor ki: “Hz. Peygamber, ramazanda çıkıp baktı ki, bir grup cemaat mescidin bir köşesinde namaz kılıyor. “Bunlar nedir?” diye sordu. Dediler ki: “Bunlar Kur’an okumayı bilmeyen bir topluluktur. Ubey b. Kâb namaz kılıyor, onlar da onun namazına uyarak kılıyorlar.” Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: “Doğru yapıyorlar. Yaptıkları şey ne güzeldir.”
Hz. Ömer (r.a.)’in, cemaati Übey b. Kâb’ın arkasında topladığı belirtilir. Zikredilen bu deliller teravih namazının cemaatle kılınmasına delil teşkil etmektedir.
Hz. Peygamber’in: “Farz olanı müstesna namazın efdali, kişinin evinde kıldığı namazdır.” sözünü alimler, teheccüd namazına hamletmişlerdir. Nitekim bayram namazları, küsuf ve istiska gibi cemaatle kılınması meşru olan bazı namazları umumdan istisna ettiler. Teravih namazı da böyledir. Bunun için Ömer b. el-Hattab, teravihin farz kılınması endişesi ortadan kalkınca, cemaatle camide kılmayı emretmiştir. Bu uygulama o zamandan günümüze kadar böylece devam edegelmiş ve ramazan ayında teravih namazı kılmak, İslâm’ın şiarı olmuştur. Ancak teravihi camide cemaatle kılmayıp da evinde kılan kimse kötülenmez, ayıplanmaz.
Teravih namazı konusunda sahabe uygulamasına gelince; Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ebu Bekir ve kısmen de Ömer döneminde teravih namazı münferiden, yani cemaat olmaksızın kılınmaktaydı. Bir ramazan öncesi Ömer mescide çıktığında, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldığını görmüş ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli toplu, düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün Ubey b. Kâb’ı teravih imamı tayin etmiştir. Düzenli bir şekilde namazın kılındığını görünce de: “Bu ne de güzel bir yeniliktir (bidat).” diye memnuniyetini ifade etmiştir.
Teravih Namazının rekat sayısı
Bu konuda alimlerin üç görüşü vardır:
1- Teravih sekiz rekattır. Muhaddislerin ve Muhakkiklerin görüşü.
2- Teravih yirmi rekattır. Üç imam; Ebu Hanife, Şafî ve Ahmet b. Hanbel’in görüşü.
3- Teravih otuz altı rekattır. İmam-ı Malik’in görüşü.
Bu görüş içinde muhtelif deliller mevcut. Yalnız üçüncü görüş konusundaki delil hayli zayıf. Birinci ve ikinci görüş konusunda oldukça kuvvetli deliller mevcut. Bu konuda delillerle sizlerin dikkatini dağıtmak istemiyorum. Fakat şunu ifade etmeyi de vazife addediyorum: Bu açıklamalara göre, teravih namazının sekiz rekatının Hz. Peygamberin sünneti, geri kalan on iki rekatının ise, teravihin yirmi rekat olduğuna dair, sahabenin sünneti ve İslâm ümmetinin ramazan ayını ihya gecesiyle yaşattığı geleneği olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumu birbirinden ayırmak için bazı Hanefîler teravih namazının ilk sekiz rekatının RATİBE sünnet, geri kalan on iki rekatının ise MÜSTEHAB olduğunu söylemişlerdir.
Ramazan ayı Kur’an ayı, ramazan ayı ibadet ayı; bu aya erişen Mü’minler bunun kadrini, kıymetini iyi bilmeliler. Bir kudsî hadiste buyuruluyor ki: “Kulum bana nafile ibadetle yaklaşır; ben onun gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum.” Bizler de bu anlayış üzere hayatımızı idame etmek istiyorsak ibadetlerimize özen göstermeliyiz. İster sekiz, ister yirmi, ister otuz altı kılalım; ister evde, ister mescid/camide kılalım mühim olan hakkıyla ve Allah’ın rızasına uygun olarak kılmaya çalışmamızdır.
Allah’a yakın olmaya çalışıp, Allah’a yaklaştırıcı ibadet etmeye gayret edelim.
Yazıyı tamamlamaya çalışırken bir hususu da izah etmek istiyorum. Ülkemizde kılınan teravih namazları adeta sürat yarışı şeklinde eda edilmeye çalışılıyor. Ne hikmetse böyle bir teamül mevcut. Oysa teravih namazının hızlı kılınacağına dair en ufak bir kaynak mevcut değil. Hal böyle olunca mü’minlerin bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Oysa bizler biliyoruz ki, geç saatlere kadar teravih kılınırdı.
Bu hususta şu, bazı kimseler çabucak teravih namazını kılıp, kahvehanelere dolup sahur vaktine kadar oturup/oynayıp ondan sonra -bir kısmı sabah namazını kılıp bir kısmı da onu dahi kılmadan- yatmakta. Bu son derece mahzurlu. Sevaba ihtiyacı olan biz mü’minlerin böylesi hallerden uzak durması gerekir.
Ne mutlu her şeyi Allah’ın rızasına uygun yapmaya çalışanlara!