ALLAH NEREDE?
ALLAH NASIL HER YERDE?
Bu tür meselelerin,
soruların hepsinde olduğu gibi bunda da basit bir sistematik tahlil konuyu
temelden ele almayı gerektirir. Temel(eğer soru şüpheden kaynaklanıyorsa, yani tereddüt Allah'ın bir
mekanının olması gerektiği ise), Allah'ı mekan, zaman, ihtiyaç, sebep-netice
gibi insani ve mahlukata dair şartlarla sınırlandırılmış olarak, bu şartlarda
tahayyül ve tasavvur etme icraatından ibarettir. Halbu ki, zat-ı Uluhiyet'le
ilgili meselelere gelince durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor, çünkü akıl tek
başına evin mekan ve zaman bahçesinden mekansızlık ve zamansızlığa doğru bir
adım bile atamıyor, ancak bahçe kapısından bakakalıyor. Belki veli zatlarda
olduğu gibi ruhi ve vicdani müşahedeler bu alanlarda kanat olabiliyor. Velhasıl
şairin dediği gibi, 'İdraki meali bu küçük akla gerekmez/Zira bu terazi bu
kadar sıkleti çekmez.'(1)
Yaratan, yaratılana zatıyla, sıfatlarıyla tamamen benzemez. Ancak belki onda
yaratanın tecellileri görülebilir. Aynen öyle de Allah'ın aynı insan gibi olması
düşünülemez.İşte sorumuzun bir çıkış noktası da Allah'a bizde olduğu gibi mekan
tayin etme çabasıdır. Allah'ı hacmi ve kütlesi olan maddi bir varlık gibi
düşünmek faaliyeti bu çabayı doğuruyor. Bizi yanıltan nokta şu: Aklımız, her
varlığın mutlaka mekanda olması gerektiğini düşünüyor. Çünkü, daima bir mekanda
olan, yer tutan varlıklarla karşılaşmış. Mekanı olmayan bir varlığı tasavvur
edemiyor. Allah tasavvurunda da bildiklerinden yola çıkıyor, mekandan münezzeh
olan Allahu Teala'nın da bir mekanı olması gerektiğini düşünüyor. Bu sebeple
kainatın içinde veya dışında bir yer arıyor. Kainatın içinde veya dışında olmak,
yaradılanlar için sözkonusudur. Nerede, diye sorduğun zaman, daha suali sorarkan
Allah'ın bir yeri olmalı, diye bir kabulle yola çıkıyorsun.(2)
Hani bir kozmonot Üstad Necip Fazıl'ın şiirinde tasvir ettiği feza pilotunu
oynarcasına uzaya çıktığında mealen Uzayda Allah'ı göremedim demiş... İşte bu
da bizim meselemizin yerlerde sürünen versiyonu. Mekandan münezzeh
olmayı çıplak akıl ile hayallerde canlandırmak zor olabilir; ama bu durum
yukarıda da görüldüğü gibi mekansızlığın kabul edilemez olduğuna dair en ufak
bir kanıt hükmünde dahi değildir. Biz mekan içinde doğduk, mekan içinde yaşadık.
Bu yüzden mekana şu an için bağlıyız ve mekandan ayrı bir şey düşünmek beyin
için yorucu olabiliyor. Ama Allah mekanın zaten yaratıcısı, mekan onunla
birlikte yoktu, sonradan var oldu. Dolayısıyla mekana muhtaç değildir. Maddenin
dışına salt akıl zaten vakıf olamıyor. Lakin vicdan, tecrübe, ruh vasıtasıyla
bir şeyler çıkarabiliyor. Yine de bazı misallerle mesele akla biraz
yakınlaşabilir: Ruh bize misal olabilir. Çünkü, ruh için de mekan tahayyülü söz
konusu olamıyor. Ruh bedenin içindedir, diyemeyiz, ama dışında da değildir. Ruh
için, uzun mu, kısa mı, ağır mı, hafif mi, rengi ne şeklinde sorular
sorulamayacağı gibi, nerede suali de sorulamaz.
Çünkü, bir yerde olmak ruhun değil,
bedenin ve maddenin lazımıdır. Ruh hiç bir yerde olmamakla beraber tesirleriyle
bedenin her yerindedir...(3)
Bütün bunlarla beraber biz Allah'ın her an, her yerde hazır ve nazır olduğunu
vicdanımızın derinliklerinde ya da basit müşahedelerle anlayabiliriz. Evet,
Cenab-ı Hak 'Biz insana şah damarından daha yakınız.'(Kaf, 50/16) buyuruyor.
Bana şah damarımdan daha yakın olan Allah, demek ki keyfiyetsiz, kemmiyetsiz
olarak her yerde hazır ve nazırdır. O, 'İnsanla kalbi arasına girer'(Enfal,8/24).
Demek ki bana kalbimden de yakın. Eğer ben
desem ki, 'Kalbimde Allah vardır' doğrudur. Çünkü O beni benden daha iyi bilir.
Ben kendi kalbimi anlayamamış olabilirim. Ve yine: ''Attığın zaman sen atmadın,
attığını Allah attı.'(Enfal, 8/17) buyurulduğuna göre, demek ki Bedir'de ve daha
başka yerlerde Efendimiz atına atan da Allah(cc) idi. Öyleyse atmaya varıncaya
kadar herşeye doğrudan tesir ediyor. Öyleyse Allah her yerde... Bu ve benzeri
ayetler, Rabbimizin, Rahmaniyet ve Rahimiyetiyle, Cemaliyle, Celaliyle,
Kemaliyle, Kudretiyle, İlmiyle, İradesiyle ve diğer sıfat ve isimleriyle her
yerde hazır ve nazır olduğunu gösteriyor.(4) Evet, Allah her varlığın her
duasına karşılık verir, her yerde cereyan eden her hadiseyi ilmiyle,kudretiyle,
isimleriyle kuşatır, ne düşündüğümüzü ne dilediğimizi bilir. Bir bakterinin
kendine has diliyle (mesela lisan-ı hal ile) yaptığı duayı bilir ve duyar.
Öyleyse Allah, madde, zaman ve mekandan münezzeh olarak her zaman, bildiğimiz,
bilmediğimiz her yerde esmasıyla, fiilleriyle, Rahmaniyeti ve Rahimiyeti ile ise
hazır ve nazırdır, sıfatlarıyla her yerdedir. Bize, bizden yakındır; öyleyse öze
doğru kısa bir kulaç, anlamlı bir iniş de bunu hissettirmeye yeter... Fakat biz,
bize ait hususiyetlerimizle O'ndan çok uzağız...(5)
Kaldı ki, öte yandan melekler, bazı Allah'ın veli kulları, cinler aynı anda
birkaç yerde birden olabiliyor ya da görülebiliyor. Ya da -Allah bunlardan kat
kat yücedir- bir balık için su, bizim için kısmen hava veya toprak,
televizyondaki görüntü aynı anda birkaç yerde veya her yerde olabiliyor da bütün
bunların yaratıcısı, sonsuz ilim ve kudret sahibi ...bunları var eden,
varlıklarını devam ettiren, O Hayy-u Kayyum olan Allah (c.c.), isim ve sıfat
tecellileriyle her yerde hazır ve nazır olamaz mı?(6)
Netice-i kelam bizim dairemiz gördüklerimizle ya da tahmin edebildiklerimizle
sınırlı. Ama bunların ötesinde de bir şeyler mevcut. Hayatında hiç balık
görmemiş adama balıkların suda yaşayabildiğini anlatsanız inanmayacaktır...
Balığın keyfiyeti ise tamamen farklıdır, farklı mekanda yaşayabilir. İşte
Allah'ın da bizim gibi olmayacağı açıktır. O mekansızlıkta da var olabilir...
Her ne kadar Allah'ı direk görmesek de, tahayyül edemesek de Allah'ın sıfatları
hakkında bazı bilgilere ulaşabiliriz, tam olarak kavramayadıklarımızı ise kabul
etmekle beraber aslında oralarda bir yerde, bir şekilde, herhangi bir nimetle,
belki kalp gözüyle, belki bildiğimiz gözle, belki de vicdan gözüyle görebiliriz
de... Çünkü Akıl görmek için, göze muhtaç değildir. (7) Vicdan da, ruh da öyle...
En doğrusunu Allah (cc) bilir.
Dipnotlar:
1-İlimlerin Diliyle Allah-Şaban Döğen-Gençlik Yayınları (9.Baskı,Eylül
2000)-Montaj,Baskı ve Cilt:Bayrak Matbaası) Sayfa: 273
2-Deprem Nasıl Önlenir? Zafer Araştırma Grubu-Zafer Yayınları Sayfa:157
3-a.g.e Sayfa:157
4-Asrın Getirdiği Tereddütler- M.Fethullah Gülen- T.Ö.V Yayınları-İzmir 1997-
8.Baskı Sayfa:100,101
5-a.g.e Sayfa:104
6-a.g.e Sayfa:105
7-Özdeyişler-Ali Suad-Zafer Yayınları-Kasım 1998 sayfa:72